Kelebeğin Rüyası (2013)
(8/10)
Doğrusunu söylemem gerekirse çok yüksek bir beklentiyle gittim filmi
izlemeye. Yinede bu beklentimin karşılığını çok iyi aldım. Yaşanmış bir olayı
anlatan bu film, Türk yapımı filmlerin en iyileri arasına girmeyi hak ediyor.
Kelebeğin Rüyası isminin filme ne kadar uyduğunu filmde
anlayacaksınız. Gözlerim dolmadı dersem yalan olur; ama güldüm de aynı zamanda.
Benim için önemliydi bu. Bazende şairleri hayranlıkla dinleyeceksiniz. Film
ikinci dünya savaşı yıllarında Zonguldak’ta başlıyor. İki genç şair Muzaffer ve
Rüştü, İstanbul'dan gelen güzel bir kız için iddiaya giriyorlar. Güzeller güzeli
Suzan için ikisi de şiir yazacak ve kız hangisinin şiirini beğenirse o kazanacak.
Yazan ve yöneten Yılmaz Erdoğan’ın şair kişiliği de bu filmde
büyük bir rol oynamış. Kaleminin kuvvetli olduğunu hepimiz biliyoruz ama bunu
daha çok hissettirmiş bu filmde. Replikler çok hoşuma gitti. Tabi bu konuda
oyunculara düşen görevde çok önemli. Kıvanç Tatlıtuğ artık ne kadar iyi bir
oyuncu olduğunu kanıtladı ve sadece yakışıklı bir model olmaktan kurtuldu. Mert
Fırat’ın zaten nasıl bir oyuncu olduğunu hepimiz biliyoruz. Kısacası
oyunculukları hayranlık yaratıyor, filmdeki aşkları da…
Teknik meselelere de çekimlerin ne kadar iyi olduğunu
söyleyerek başlamak istiyorum. Görsel
açıdan çok etkileyiciydi. Öyle bir anda öyle güzel yerler gösteriyorlar ki
ağzımız açık kalıyor.
İzlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Bence kız arkadaşınızla
gidin ama “Şimdi kızın yanında gözlerim dolar ne yaparım?” filan diyorsan onuda
sen bileceksin. Her şeyi benden bekleme (:
Bu arada söylemeden edemeyeceğim; Farah Zeynep Abdullah’ın gözleri
sizce de çok güzel değil mi?